Bal Arıları
Zoolojik tasnifte bal arıları hymenoptera (zar kanatlılar) grubuna girer. Apidae familyasından, Apis cinsinden, Apis mellifera türünden bal arıları meydana gelmiştir. Arılar doğadan polen, nektar,su ve propolis toplayarak hayatlarını idame ederken de biz insanoğlu için sayısız faydalarda değerli ürünleri bağşederler.
Arıcılığın tarihçesi insanların mağara hayatı yaşadığı on binlerce yıl öncesine kadar gitmektedir. M.Ö. 7000 yıllarına ait mağaralara çizilen resimler, çok eski tarihlere ait arı fosilleri ve benzeri tarihi buluntular bu görüşü doğrulamaktadır. İlk insanlar doğal olarak ağaç kovukları ve kaya oyuklarına yuvalanan oğulları öldürerek ballarından yararlanmışlardır. Tarihi gelişim içinde taş devrinden itibaren; önce mantar ve ağaç kütükleri sonra da toprak ve kilden yapılmış kaplar kovan olarak kullanılmış ve zamanla bugün kullanılan kovanlar geliştirilmiştir. Gerçek arıcılık, insanların ağaç kovukları içinde yuvalanan arıları öldürmeden bir miktar bal almaları ve bir miktar balı da arılara bırakmaları ile başlamıştır. Arıların gen merkezlerinin Orta-Doğu ülkeleri olduğundan arıcılığın ortaya çıkması bu ülkelerde olmuştur. Bununla birlikte M.Ö. 1300 yıllarına ait olduğu sanılan ve Hititler devrinden kalma Boğazköy'deki taş yazıtlarda arılardan bahsedilmesi arıcılığın Anadolu'da da çok eski tarihlere dayandığını göstermektedir.
Son birkaç yüzyıl öncesine kadar çok uzun bir süre ilkel olarak yapılan arıcılık, birçok bilimsel buluş ve gelişmelerin ışığında günümüz arıcılığına kadar gelişme süreci yaşamıştır. Günümüz arıcılığına gelinmesinde; 1787 yılında ana arının havada çiftleştiğinin tespiti, 1845 yılında arı üreme biyolojisinin izahı, 1851 yılında çerçeveli fenni kovanın keşfi, 1857 yılında temel petek kalıplarının bulunuşu, 1865 yılında bal süzme makinesinin icadı, 1882 yılında larva transfer yöntemiyle ana arı yetiştirme tekniğinin keşfi ve 1926 yılında ana arılarda yapay döllemenin bulunuşu gibi icatlar katkıda bulunmuştur.
Teknik arıcılık için bilgi ve tecrübeye ihtiyaç vardır. Aksi halde, bilgi ve tecrübe olmadan teknik arıcılık hatta sıradan bir arıcılık bile yapmak mümkün değildir. Arıcılığa başlamadan önce arı ailesi (koloni), aile bireyleri ve koloninin yaşam düzeni ile arıcılığı ilgilendiren diğer konularda bilgi sahibi olunmalıdır. Bilgi ve tecrübeden yoksun yapılacak arıcılık ekonomik kazanç bir yana, başarısızlıkla sonuçlanır. Arıcılığa başlarken, arıcılık yapılacak bölge iyi seçilmeli, bölgenin bitki örtüsü ve iklimi arıcılık için uygun olmalıdır.Arılar çiçek balı üretmek için çiçek nektarı kullanırlar. Nektar % 80′i sudan meydana gelmiş özel bir besindir. Arılar, çiçeklerdeki nektarı toplamak için çubuk boru şeklindeki uzun dillerini kullanır ve bu nektarı karınlarında tutarlar. Arıların aslında iki adet karınları vardır. Bunlardan biri nektarı toplamak için kullandıkları diğeri ise normal olanıdır. Arıların nektarı tuttukları karınları 70 mg nektar barındırabilir ve tamamıyla dolduğunda ise arının kendisi kadar ağırlık yapar. Arıların nektarı depoladıkları karınlarını doldurmaları için 100 ile 1500 arasında çiçeğe konmaları gerekmektedir. Bal arıları kovana dönerler ve topladıkları nektarı diğer işçi arılara aktarırlar. İşçi arılar bal arılarının karınlarındaki nektarı ağızlarıyla emerler. Bu arılar nektarı yarım saat boyunca çiğnerler. Bu süre içinde enzimler nektarın içindeki şekeri basit şekere dönüştürürler böylece hem arılar için sindirilebilir hale gelir hem de kovan içinde bakterilere karşı korunmuş olur. Bu aşamadan sonra arılar nektarı suyun buharlaştığı ve koyu şurubun oluştuğu peteklere dağıtırlar. Arılar kanatlarını yelpaze gibi kullanarak nektarın daha çabuk kurumasını sağlarlar. Bal yeteri kıvama geldiğinde arılar petekte bulunan altıgen hücrelerin üstünü balmumu ile kapatırlar. Arılar toplu halde yaşarlar. Toplumundan ayrı kalmış arılar, yaşamını sürdüremeyerek ölürler. Toplumu teşkil eden fertler arasında son derecede düzenli bir iş bölümü vardır. Yuvalarına çok bağlıdırlar. Şiddetli fırtına, dolu, yağmur, yangın, vs. nedenlerle uçuş yeteneğini kaybetmeyen arılar, akşamleyin mutlaka barınaklarına dönerler. Arılar, sağlam ve sıhhatli kaldıkları ve çalışarak toplumuna hizmet ettikleri sürece kovanlarında kalabilirler. Gerek çalışarak yıpranma, gerek yaşlanma, gerek hastalık nedeni ile çalışma yeteneğini kaybetmiş olan arılarla; zayıf cılız veya sakat olarak doğmuş olup, toplumuna hizmet edemeyeceği anlaşılan arılar, acımasızca kovandan atılarak ölüme terk edilirler. Arı toplumunda asla kayırma, iltimas ve müsamaha yoktur. Kovanın en kıymetli varlığı Ana arı dahi çalışma kabiliyetini, yaşlılık, sakatlık, hastalık vs. gibi nedenlerle kaybederek yumurtlamayı azaltsa ve görevini yapmaz durumuna düşse, hemen onu da öldürüp dışarıya atmakta en ufak bir tereddüt göstermezler. Arıların son derece hassas bir koku alma duyguları vardır. Bir çiçeği çok uzaklardan fark edebilmeye elverişli keskin gözleri vardır. Nazik ve zarif yapısına oranla herkül gibi kuvvetli, henüz tam anlamı ile öğrenilemeyen çok kuvvetli hissi ve kendi arzusuna göre açılarak, uzayarak ve katlanarak bal özünü emmesine elverişli harika dilleri vardır. Yaşamlarını sağlayan bu kabiliyetleriyle düzenli ve huzurlu bir hayat sürdüren topluluk, bir aile ve medeni millet gibi, birbirini tanıyan, birbirine yardım eden, yol gösteren ve her konuda iyice anlaşmış ve kaynaşmış bir topluluktur. Yukarıda belirtilen özellikleri ile bir arada topluca yaşayan ve aralarında pek sıkı ve sağlam iş bölümü bulunan arı topluluğuna Arı Ailesi veya Arı Kolonisi denir. Bir arı ailesi; mevsimine, havaların gidişine, bal özü ve çiçek tozu kaynaklarının mevcudiyetine göre sayısı değişmek üzere 10–100 bin adettir. Arı aileleri bir kovan içinde toplu halde yaşarlar. Her cins arının kendine has bir görevi vardır. Bu görev sırası geldikçe ilgili arı tarafından hiçbir ikaza lüzum hissedilmeden yapılır. Arı aileleri, kovanlar içindeki arı sayısına göre değerlendirilirler Kovan değerini, içindeki işçi arı sayısına göre alır.
a-) 60–150 binden fazla işçi arısı olan kovanlar çok kuvvetli,
b-) 40–60 bin arısı olan kovanlar kuvvetli,
c-) 20–40 bin arısı olan kovanlar orta,
d-) 20 binden az işçi arısı olan kovanlara zayıf kovanlar denir.
Her arı ailesinin kendine özgü bir kokusu vardır. Dışarı çıkan her arı, kendi kovanına döner. Diğer bir kovana girmek isteyen arıyı kapıdaki muhafızlar kokusundan yabancı olduğunu anlayarak içeri almazlar. Mücadele eder ve kaçıramazlarsa, onu öldürürler. Bazı durumlarda ve çok ender olarak kursağında bal özü ve polen ile gelen yabancı arıyı dilerlerse kabul edebilirler.
Bir arı ailesinde 3 çeşit arı vardır. 1- Ana arı 2- İşçi arılar 3- Erkek arılar
1-Ana Arılar: Bir kovanda yalnız bir tane bulunur. Diğer arılara nazaran boyu daha uzun, rengi daha parlak zarif ve endamlıdır. Kovandaki bütün arılar bunun petek gözlerine bıraktığı yumurtalardan meydana gelir. Ömrü 5 -6 senedir.
2-İşçi Arılar: Kovanda en küçük ve en kalabalık olan arılardır. Bir kovanda 5–80 bin adet arı bulunur. Ana görev ve bal yapan bu arılardır.
3-Erkek Arılar: Bunlar bir kovanda 500–800 tane bulunur. İlkbahar ve Yaz’da ana arının petekteki iri gözlere bıraktığı yumurtalardan 24 gün de çıkarlar. İşçi arılardan daha iri ve daha koyu renktedirler. Uçuşları gürültülüdür. Kovan içinde hiçbir görevleri yoktur. Tek görevleri içlerinden birkaç adedinin ana arıyla çiftleşmesidir.